Türkiye’de gençlerin cinsel yaşantısındarı söz edebilmek için önce hangi gençlik sorusuna yanıt vermemiz gerekir. Kız mı erkek cinsi mi oldukları birinci d.erecede önemlidir, ayrıca geldikleri çevreyi ve eğitım düzeyini de gözönüne almak gerekir.
Buna göre de ulkemiz gençlerinin cinsel yaşantısı bir uçta üst düzeyde egitim ve kariyer yapan, değişmiş sosyo kültürel çevreden gelen ve demokratik bir aile yapısında yetişen gençlerden oluşur. Bu grup genellikle gelişmiş ülke gençlerinin yaşantısından pek de farklı olmayan bir tablo sergilerler. Diğer uçta ise din ve geleneklerin aşırı baskısı altındaki tutucu çevrede yaşayan gençler toplanır.
Bu gençler için görünümde cinsel perhiz ya da erken evlilik en büyük olasılıklardır. Evlilik öncesi her çeşit ilgi, duygu ve yaşantı sınırlanır, hatta mastürbasyon konusu bile başlı başına bir sorun niteliğindedir. Bu iki uç arasında ise çoğunluğu oluşturan, her iki gruptan da yer yer etkilenen gençler yer alır. Ancak son yıllarda politik nedenlerle sayıca hızla çoğalan çarşaflı ve türbanlı kızları bu gruplara yerleştirmek yanıltıcı olur. Çünkü çarşaflarının altında son derece lüks ipek elbiseler giyen ve taktıkları ziynet eşyaları konusunda birbirleriyle yarışa giren ve baştan ayağa kadar cinsel bir varlık olduklarını devamlı hissettiren bu kızların yapayolarak ortaya çıkarıldıklarına kimsenin kuşkusu yoktur.
1968 yılında öğrenci cemiyetinden bir grup genç benden, Ankara Hukuk Fakültesinde gençlerin cinsel sorunları konusunda bir konferans vermemi istemişti. Ben o tarihlerde yurtdışından yeni dönmüş ve Ankara üniversitesinin Mediko Sosyal Merkezinde gençlerin psikiyatristi olarak çalışıyordum. Kendi tıp kitaplanından yazılarla bir konferans hazırladım ve tıklım tıklım dolu salonda gençlere bunları anlattım. Bugün bile, karşılaştığım pek çok avukat, hakim, üst düzey yönetici ve öğretim üyesi beni o konferanstan hatırladıklarını, kendi aralarında daima tartıştıkları bir konuda ilk kez bir uzmanın topluluk içinde çok doğal şekilde cinsellikten söz etmesinden nasıl büyük şaşkınlık duyduklarını anlatır dururlar. Neyse ki, 1968’lerden beri çok 26 şey hızla değişti Türkiye’de ve günümüzde cinsellik konusunda gençlerin bilgi düzeyinde bilmediği çok az şey kaldı. Ancak bir toplumda en zor değişen özelliklerin toplumsal değer yargıları toplumsal tutumlar olduğunu da çok iyi biliyoruz.
Ustelik Türkiye’de bazı şeyleri kolay kolay genelleştirmek de pek olası değildir. Ülkemizde büyük çelişkiler ve aşırı uçlarda çok farklı tutumlar ve yaşam biçimleri belirgindir, Buna göre, gerçekten gençlerin büyük çoğunluğu değişmiştir, eski kuşaklardan çok daha uyanık, bilgili ve dürüsttür, gizli kapaklı davranışları kendine yakıştıramayacak kadar açıktır. Aksine bir kısım gençler özellikle 12 Eylül sonrasında devlet eliyle desteklenen aşırı İslamcı akımların etkisinde ana babalarının kuşağından bile daha dindar, cinsellik konusunda daha tutucu ve hoşgörüsüzdür. Sonuçta, Türkiye’de gençlerden söz ederken hep hangi gençlik olduğunu belirlemek gerekir.
Buna göre, ülkemiz gençlerinin cinsel yaşantısı denilince, bir uçta değişmiş sosyal kültürel çevreden gelen, demokratik yapıda bir aile içinde yetişmiş, demokratik değer yargılarını ve kadın erkek eşitliğini içine sindirebilmiş gençler grubu gelir. Diğer ucu ise, dinin ve geleneklerin aşırı baskısı altındaki gençler oluşturur ki bu gençler için en büyük olasılık erken yaşta evlilik ve mutlak anlamda cinsel perhizdir. Bu iki uç arasındaki büyük çoğunluk ise zaman zaman her iki uçtan da etkilenip bir ileri bir geri gidip gelmektedir.
Gene de bazı ortak özellikler taşıdıkları söylenebilir bu ortadaki grubun. Bu nedenle iki uç arasında kalan çogunluğun cinsel yaşantısını biraz daha ayrıntılı olarak ele alalım. Kabul etmemiz gerekir ki ülkemiz gibi değer yargıları henüz durulmamış, yerine oturmamış bir toplumda genç olmak çok zordur. Bu nokta özellikle kızlar için çok daha önemlidir. Çünkü anaların çoğu bir yanda kendi ezilmişliğini, erkek karşısındaki itilmişlik duygularını kendi. kızının yaşamasını gerçekten istemez, bilinç dışı davranışları ve sözleriyle erkek baskısına karşı kızını etkiler. Çoğu kez farkında olmadan böylece erkekleri olumsuz nitelikleriyle benimsetir kızına. Diğer yanda korkuları vardır, kızına ve dış dünyaya güven duyamayan ana, komşuların ayıp veya dinin günah kavramlarına sığınarak kızının ev dışı davranışlarını hep kontrol etmeye ve kısıtlamaya çalışır, ama genellikle de erkekler ve yaşam konusunda kızına ve oğluna hep çelişik mesajlar verir. Babaların çelişkisi vardır, asırların birikimi olarak ülkemiz erkeği kadına sahip çıkma ve ona hükmetme bilinç dışı gereksinimi, bilinçli şartlanması ve islam dininin açık beklentisi ile karısının ve kızının namusunu korumayı üstlenmiştir.
Gerçekte erkeklerin başka erkeklere mi, kendi eş ve kızlarına mı, yoksa kendilerine mi güvenemedikleri ilginç bir sorudur. Ancak son yıllarda artan tesettür nedeniyle daha açıkça ortaya çıktığı gibi, kadından kendini sadece sahibi olan erkeğe saklamasının beklendiği de anlaşılmaktadır. Kısaca babaların çoğu ev içinde kızına karşı sevecen ve hoşgörülü davrandığı halde, günlük yaşantısında onun ev dışı özgürlüğünü kısıtlamakta, özellikle cinsel yaşantısını engelleme çabası göstermektedir. Bütün bunlar sonuçta her iki cinsiyetten genç için de sayısız çelişkiye ve bir türlü yanıtını bulamadıkları çeşitli sorulara yol açar. Bunların doğal uzantısı otarak diyebiliriz ki, ülkemiz kız ve erkekleri Için en önemli konu, kendileri için neyin en doğru olduğunu bilememek, kime ve neye güvenebileceklerini keşfedememektir.
Ülkemiz gençlerinin ruhsal sorunlarıyla ilgilerıdiğim son yirmi beş yılın gözlemlerini şöyle özetleyebilirim: Tüm gerici baskılara ve eğilimlere rağmen ülkemiz gençlerinin cinsel konulardaki bilgi ve tutumlarının büyük ölçüde ve olumlu yönde değiştiğine inanıyorum. Bu değişim bence büyük ölçüde kızlardaki ve kadınlardaki bilinçlenme ve değişimden kaynaklanmıştır. Silik, edilgen, kayıtsız şartsız boyun eğen kızların yerini yavaş yavaş kendine saygılı ve haklarını savunabilen çok daha etkin genç kızlar almaktadır. Ama şu noktanın asla gözden uzak tutulmaması gerekir, ülkemizde henüz işin en başındayız; gidilecek daha çok uzun bir yol var önümüzde ….