Cumartesi, Kasım 25, 2023
spot_img

Hakların Kazanılmasında İyiniyet

Medeni hukukta İyiniyet ile ifade edilen husus ise subjektif iyiniyettir. Burada İyiniyet kişinin kendisinin bizzat iyi, dürüst birisi olması değildir, daha da ileri boyutta kişinin bir hakkın kazanılmasına engel olan bir durumun varlığı hakkında bilgisizliği ya da bilecek durumda olmaması ifade edilmektedir.

Gerçekte kişilerin iyiniyetli olup olmadıklarını yani onların gerçek iç duygusal ve düşünsel iradelerini tespit etmemiz mümkün değildir, diğer taraftan insanlar iyiniyetli ya da kötü niyetli olduklarını belirtseler bile gerçeği ifade ettiklerini de asla o an anlayamayız. lşte bu nedenledir ki kişiler arası ilişkilerde insanların birbirlerine güveni esastır ve karşılıklı güvenin esas olduğu bir sistemde herkes baştan iyiniyetli kabul edilmektedir.

İşte bu durum Türk Medeni Kanunu’na da yansımış ve kanun 3. maddesi 1. fıkrasında: “Kanunun iyiniyete hukuki bir sonuç bağladığı durumlarda, asıl olan iyiniyetin varlığıdır’ şeklinde bir hüküm getirerek iyiniyeti aynı zamanda bir karine hâline getirmiştir. Böylelikle kanunun iyiniyete sonuç bağladığı durumlarda kişiler gerçekte iyiniyetli olmasalar bile bunu iddia eden bu iddasını ispat etmek zorunda kalacaktır, zira karineye dayanan kişiler iddialarını ispat ile yükümlü değildirler. İyiniyet de bir karine olduğuna göre ve kanunun açıkça “İyiniyet korunur” dediği durumlarla kişiler de baştan iyiniyetli sayıldıklarından, bir hukuka aykırılık ve iyiniyetin bulunmadığı iddiası var ise bu iddiada bulunan iddiasını ispat etmekle yükümlü olacaktır. Daha önce de belirttiğimiz üzere İyiniyet bir karinedir, iddiasını karineye dayandıran ispat yükünden kurtulur ve kanunun iyiniyete sonuç bağladığı hâllerde asıl olan iyiniyettir aksini ispat karşı tarafa düşer.

Karine bilinen bir durumdan bilinmeyen bir durumun çıkarılmasıdır. Karine kural olarak aksi ispat edilebilir varsayımları içerir. Bir kimse karineye dayanıyorsa iddiasını ispat etmiş sayılır, aksini ispat karşı tarafa düşer

Örneğin; Sabah uyandığınızda yerleri ıslak görürseniz, yağmur yağdığına karinedir ve siz “Sabah erkenden yada gece yağmur yağmış” diyebilir ve bir çıkarımda bulunabilirsiniz. Ama yağmur yağmamış olabilir, bu durumda aksini iddia eden, yağmurun yağmadığını ama belediyenin sulama yaptığı gibi bir sebeple yerlerin ıslandığını ispat edebilecektir.

İyiniyetin Korunduğu Haller

iyiniyetin korunduğu bir çok örnek durum kanunda yer almaktadır. Biz burada özel hukukun alt dalları kapsamında en bilinen örneklerini vereceğiz.

Borçlar Hukukunda İyiniyet Örneği

Borçlar hukuku kapsamında iyiniyetin korunduğu hâllerden en bilineni alacağın temliki ile ilgili olanıdır. Alacağın temliki yani devri, bir kişiden bir alacak hakkı olan alacaklının, bu hakkını üçüncü bir kişiye devretmesi ve yeni alacak hakkı sahibi alacaklının bu üçüncü kişi olmasıdır. Alacağın temliki yazılı yapılmak zorundadır, borçlunun muvafakati alınması şart değildir ve borçluya bilgi verilmesi de şart değildir.

Diğer taraftan da borçlar hukukunda bir ilke daha vardır. “Borç ancak gerçek alacaklısına veya onun yasal ya da iradi temsilcilerine ifa edilirse (ödenirse) sona erer.” İşte tam da burada karşımıza iyiniyet çıkmaktadır. Alacaklı, borçlusundan olan alacak hakkını üçüncü bir kişiye devrettiğinde bunu borçlusuna bildirmez ise borçlu her dürüst borçlu gibi vadesi geldiğinde borcunu alacaklısına ifa etmek istediğinde tabii ki bildiği eski alacaklısına yönelecektir. Bu durumda eski alacaklısının alacağını temlik ettiğini yeni alacaklının kim olduğunu borçluya bildirmesi gerekecektir, eski alacaklı bunu yapmaz ise ve ödemeyi kabul ederse kural olarak borç asıl alacaklı olan yeni alacaklıya ödenmediğinden kapanmamış olacaktır. Ama borçlu da iyiniyetli olarak alacaklısı bildiği eski alacaklısına ödemede bulunmuştur. Bu durumda yeni alacaklı borçludan tekrar ödeme talep edebilecektir ve borç kapanmadığı için borçlu mecburen ikinci bir ödemede bulunmak zorunda kalabilecektir. Fakat borçluyu böyle bir yükün altına sokmak adalete sığmayacağından kanun iyiniyetli borçluyu korumuştur ve iyiniyetli borçlunun yapmış olduğu ödemeyi kabul etmiş ve borcun kapandığını kabul etmiştir.

Aile Hukukunda iyiniyet örneği

Kanun, zaten resmî evli bulunan bir kişinin ikinci kez resmî evlilik yapmasını yasaklamış ve her nasılsa bir şekilde resmî evli iken ikinci kez resmî evlilik yapan kişinin ikinci resmî evliliğini mutlak butlan ile hükümsüz saymıştır. İkinci resmî evlilikteki eşin iyiniyetli olması sonucu değiştirmeyecektir zira mutlak butlan ile sakat olan bir husus daha önce de değindiğimiz üzere en baştan itibaren geçersizdir ve geçerli hâle de getirilemeyecektir. Fakat bu durumun bazı ön şartların gerçekleşmesi hâlinde istisnası olabilmektedir. Türk Medeni Kanunu madde 147 “..Evliyken yeniden evlenen bir kimsenin önceki evliliği mutlak butlan kararı verilmeden önce sona ermişse ve ikinci evlenmede diğer eş iyiniyetli ise, bu evlenmenin butlanına karar Verilemez.”hükmü getirerek istisnayı ortaya koymuştur.

Örneğin;
Ali, Fatma ile resmî evli iken sahte nüius cüzdanı ile Esra ile de ikinci bir resmî evlilik yapmıştır. Esra ile yapılan resmî evlilikte Esra iyiniyetlidir ama evlilik en baştan itibaren sakat olduğu için mahkemece evliliğin butlanına hükmedilecektir. Fakat “Evliliğin butlanına hükmedilip de bu karar kesinleşmeden önce ilk evlilik ölüm ya da boşanma nedeniyle sona ererse ve ikinci evlilikteki eş de iyiniyetli ise hâkim ikinci evliliği geçerli kılabilir.“ anlamına gelen kanun hükmü karşısında ilk evlilikteki eş olan Fatma ölür ya da boşanma davası açmış olup da bu dava daha önce sonuçlanıp kesinleşirse ve ikinci evlilikteki eş Esra iyiniyetli ise, ki olayımızda iyiniyetli, hakim, evliliğin butlanına hükmetmek yerine iyiniyeti esas alarak hiçbir zaman geçerli daha kılınamayacak olan bir hukuki işlemi geçerli hâle getirip evliliği geçerli kılabilecektir.

Popüler İlgili Yazılar

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

- Advertisement -spot_img

Güncel İlgili Yazılar